top of page

İLETİŞİM

Güncelleme tarihi: 6 Şub


ree

İletişim nerede başlar?


Yüz yüzeyseniz, ilk görüşte tabii.


Birinin bir diğerini görmesi gerekmez. Sadece biri diğerini gördüğü an ilk intiba oluşmuş ve çekilen ilk fotoyla kafasında kişiyi hemen bir yere oturtmuştur.


Ben önyargısızım desek de, bizim değil görselin beyne aktardığı o fotoyla alınan ilk his ve öğretilerimizden alt bilincimizin süzgecinde kalanların oluşturduğu birikim anlık olarak, olumlu ya da olumsuz bir karara varır kişi hakkında.


Dolayısıyla kişinin ortama ve kendisine uyan ya da uymayan dış görünüşüyle başlıyor iletişim.

Ortama, vücut yapınıza ve yaşınıza uygun, temiz kıyafetler iş hayatında ya da özel hayatınızda size baştan, ilk bakışta iletişimde puan kazandırıyor. Size yakışan harika bir elbise iş yaşamında çalıştığınız kurumun kültürüne uygun değilse puanı oldukça fazla düşürebilir.


Devamında göz göze geldiğinizde göz temasınız, selamlama şekliniz, gülümsemeniz, el kol hareketleriniz, yani beden diliniz ikinci puanları kazandırıyor. İletişimde %55 görselin hafızada kaldığını düşünürsek bu ilk puanlar önemli.


Konuşmaya başladınız, ses tonunuz bir sonraki puanları toplamada fayda sağlayacak. Ses tonunun güzelliği ya da kötülüğü bir genetik miras olabilir, değiştirip dönüştüremeyebiliriz.


Ancak ses seviyesini, vurguları, esleri ayarlayarak çok da kolay olumlu puan alabiliriz ki ilk bölümde alınan o değerli puanlar bu alanda bize faydalı olabilir, Atatürk gibi.


Etkin dinleme, doğru iletişim için bir sonraki önemli etken. Her türlü özel, tüzel ve kurumsal iletişimde koptuğumuz nokta ilk aşamaları hallettikten sonra genelde burada oluyor.


Dinlerken göz temasını korumamak, başka şeyler düşünmek ve hatta anlatılanı değil de anlatılana verilecek cevabı kafamızda tasarlamak bizi bu noktada sınıfta bırakıyor. Özellikle bir tartışmadaysanız.


Dinlerken doğru beden dili baş hareketiyle “seni anlıyorum”, “seni dinliyorum”, “devam et” sözcüklerini kullanmak yerine, anlatana odaklandığımızı belli eder ki etkin dinlemede önemlidir.


Hele bir de bir iş görüşmesindeysek, öneri ya da şikâyet dinliyorsak, göz temasını doğru ve dengeli koruyarak yapılan onaylayan baş hareketi anlatanla aranızda bir kanal açar.


Söylenen onaylanmıyorsa, sessizce dinleyip not almak önemli ama karşı taraf es verdiğinde “bitti mi” demek tartışmayı negatife sürükleyen, dinlemenizin tüm olumlu tarafını olduğu gibi geride bırakan ve iletişimi koparan “dediklerine katılmıyorum"un en kötü söyleniş şeklidir.

İletişimde hedefimiz uzlaşmak olmalı, öyle veya böyle.


Kurumunuzu temsil ediyorsanız hele söylenen negatif herhangi bir yorumu kişiselleştirmemek, kurumu temsil ettiğinizi her cümlede hatırlamak öfkenizi, cevabınızı ve beden dilinizi kontrol edebilmenizi sağlar.


Empatiyi çalıştırabiliyorsak, birçok iletişim problemini çözebilmek mümkün. Ancak tümüyle kendinizi karşı tarafın yerine koymanız mümkün değil. Kadınsanız hiç erkek olmadınız, erkekseniz hiç kadın.


Herkesin büyüdüğü şartlar, anne – baba tutumu, öğretmeni vb. birçok değişken davranışını, yaklaşımını ve beklentilerini şekillendireceğinden kendimi %100 karşı tarafın yerine koyamayabilirim. Ancak ben, ben konuşurken bana bakılmasını ister miydim? İsterdim. Kendimi değerli hissediyorum. Ben anlatırken sözümün kesilmesini ister miydim? Hayır, bitirmesini beklemeliyim gibi küçük küçük yapabileceğimiz birçok çalışma bu konuda kendimizi geliştirmemizi sağlayabilir.


Misafir İlişkileri bölümünün misafir şikâyetini dinlerken, ben bu tatile bu kadar para ödesem, yemek soğuk gelse ne hissederdim antrenmanını, işletmeyi de doğru temsil etmesi gerektiğini unutmadan, soruna değil de çözüme odaklanarak doğru bir köprü oluşturması gibi.


Not alarak doğru dinlemek, misafir şikâyetinin çözülmesi için %50 yol kat etmektir.


İletişimde son noktamız geri bildirim ki (geri dönüt yeni adı) talebi gerçekleştireceğiniz zamanı bildirmeniz değerli. Zamanında çözemediyseniz nedenleri ve bir sonraki yeni çözüm süreci ya da alternatifi/telafisiyle bilgi veriyor ve aynı konunun tekrar oluşmaması için kök neden araştırması yapıyorsanız iletişimde uzmanlaşmışsınız demektir.


Ekip iletişimini doğru sağlamak birbirimize de doğru üslupla geri bildirim verebilmek takım iletişimini ve çalışmasını güçlendiriyor.


Olumsuz geri bildirimi çok kolay verip, hatta ayarını eleştiri seviyesine getirip, çok kolay içimizi dökebilirken, olumlu geri bildirimi verirken biraz cimri olabiliyor ya da fazla abartıp “Aslansın”, “Kaplansın”, “Sen olmasan şirket batar”a kadar gidebiliyoruz.


Dışarıdan kendisini göremeyen her birimiz için geri bildirim önemli. Olumsuz geliyorsa da kişinin sizinle ilgilendiğini düşünerek teşekkür edip, üzerine bir gece yatıp değerlendirip uygulamaya alıp almamaya bir bakmalı. Alıyorsak geri bildirim veren kişiye uygulamayı nasıl yapacağınızı aktarmak, ha uygulamamaya karar verdiyseniz yine teşekkür edip neden uygulayamayacağınızı belirtmek iletişimde son noktadır.


Vaktinde gerçekleştirdiğiniz ya da gerçekleştiremediğiniz her konu için geri bildirim, misafir, çalışan, yöneticiniz, arkadaşınız ya da çocuğunuzun size ne kadar güvenebileceğini belirler.

Allah’ın hakkı üçtür derler ya. İnanırım. Üç kere geri bildirim vermeyi unutun, bir daha ağzınızla kuş tutsanız kimse size güvenmez.


Tam tersi ise sizi özgür kılar, kimse sizi üçüncüden sonra takip etmez.

Her ne iş yapıyorsak yapalım sorun başarısız da olsanız doğru kurulan bir iletişim üslubuyla çözülebiliyor.


Formülümüz: Başarı= Bilgi x Tutum


Bilginiz 1 milyon olsun tutumunuz sıfırsa başarı da sıfır.

 
 
 

Commentaires

Noté 0 étoile sur 5.
Pas encore de note

Ajouter une note
bottom of page